30 Kasım 2020 Pazartesi

Sen Harbi

 başıma geldiğine inanamadığım akşamlar oldu 
gerçek miydi değil miydi anlayamadığım
kibirlerini benden daha çok önemseyen insanlar oldu 

şaştım kaldım 

beni seven insanlar da oldu bu sırada 

nedenini ne anladım ne de onlara inandım

sevginin insanı anlamaya yetmediğine nasıl inanabilirdim 

nasıl hiçbir şey olmamış gibi yaşayabilirdim 

her insanın ömründe defalarca yaşadığı bir harbi ilk defa deneyimliyordum 

tekdüze bir işgalin ortasında kalakalmıştım

ne tank vardı ne tüfek

bildiğim savaş kanunları hükümsüzdü

her kaçak oynayış ihanetti 

bir fiil kuşatılmış üstelik yalnız bırakılmıştım

ve ömrüm boyunca hep

kuşatıldığım yerden sınanacaktım

Düşünmeden konuşmak

Bir şeylerin gerçek olduğu nasıl anlaşılır? Görmek, duymak veya dokunmak somut nesneler için yeterli olabilir fakat insan düşüncelerinin gerçek olduğunu nasıl anlar? Kendini ve elbette ürettiği en değerli ve büyük ihtimalle tek değerli olan fikirlerinin, gerçeğin bir ürünü olduğunu nasıl savunabilir? Öylece büyük fikirleri sorgulamamıza gerek yok farz edelim ki içinizde karar veremediğiniz bir konuyu anlık ruh hallerinize göre biçimlendirdiniz ortaya çıkan şey gerçek bir fikir midir? Yoksa insanın en tembel olduğu şey yani düşünmeye erinmesinden kaynaklanan değersiz yansıtmalar bütünü müdür? Tembelliği yalnızca eyleme geçmeme olarak ve eylemden kaçmak olarak görmek oldukça basit bir kavrayış şekli. Elbette bunu anlatabilmek için tembelliğin aşamalarını iyi bilmek gerek; öncelikle bir var oluş gerek, yaşanması muhtemel bir eylem ardından bireyin bu eyleme karşı fikirsel aktivitesi başlar, karşı düşünce oluşur işlenir ve son aşama olan eyleme yansır ya da yansımaz. Eyleme geçmemenin tembellik olmadığını söylemiyorum bu tartışmaya açık bir değerlendirme ama benim bahsetmek istediğim şey ikinci aşama, düşünceye geç(e)meme evresi. Hayyam der ki: "Ben olmayınca bu güller yok, ben olmayınca bu serviler yok, ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok." Düşünme dediğimiz kavramı öyle allayıp pullamaya gerek olduğunu da düşünmüyorum bu başka bir konu elbet küçük bir örnekle, maymunlar da düşünebiliyor, yunuslar hatta fok balıkları bile burada anlatmak istediğim kompleks düşünme beceresi, matematikten anlamam ama bir cümle bir cebir olsaydı tüm kelimelerin bilinmeyen olduğunu bir yapı kompleks düşünceyi tanımlayabilirdi. Zannımca, günümüzde çok da fazla görülen bir beceri değil bu kompleks düşünememe.

Muhalifliğin veya destekçiliğin, bilimin ki burada bahsettiğim kelimeler ve fikirsellikle ele aldığımız konular örnek vermek gerekirse, gazetecilik, siyaset, felsefe vs. ana konusu kompleks düşünmekten geçer. İyi bir siyasetçi ile iyi bir adamı birbirinden ayıran şey budur. Gandi ve Churchill gibi. Gandi kompleks düşünemiyordu demiyorum ama insanın üst versiyonu yani Tanrı’nın istediği insan modelinin temelini savunduğunu düşünürsek ve bir de tabi tarih yalnızca kazananları yazdığından Gandi burada bir kaybeden oluyor en azından siyasette. Düşünme eylemine girememenin bir çok sebebi olabilir. Risk almamak, korku duymak, kendine fazla güvenme, temel düşünce yapısından yani içgüdüden adım öteye gidememek, toplumsal fikir kalıpları ve bunlar oldukça çoğaltılabilir. Bu sayılanlara sahip bir birey, düşünceyi içgüdü seviyesinde yansıtırsa ve son aşama olarak içgüdü ile eyleme geçerse yapılan eylemin bir değeri kalmaz bir başka deyişle bireysel çapta niteliksiz üretim ortaya çıkar. Niteliksiz üretilen fikir bireyin hayatını niteliksiz üretim yapan insanlarla çevrelemesine neden olur ve nihayetinde bireyin hayatı insani değerlerden epey uzak temel homosapien kararından uzaklaşmamış olur. 

Velhasıl, kanımca en tehlikeli tembellik düşüncelerini organize edememe, bir karara varamama, muaşeretle fikirleri yoğuramama ve içgüdüsel düşüncelerimize fazla güvenmekten kaynaklanıyor. İnsanlığımıza çok güveniyoruz, insan olmayı marifet sanıyoruz. Üstelik aynaya bakıp kendimizi kendimize övüyoruz. Halbuki aklını kullanamayan ve düşüncelerini sığ sularda yüzdüren insanlar yani iki, üç boyutlu düşünemeyen ve empatiden yoksun insanlar Hayyam'ın da dediği gibi aslında yoklar. Yağmur ormanlarında yaşayan bir maymunun ölmesi gibi. Bir karasineğin mutfağa girmeye karar vermesi ve kafasına inen havluyla şak diye ölmesi gibi, bir varlar ve bir yoklar. Kompleks düşünce nasıl ki insanı yüceltir aynı zaman da insanı tehlikeli bir mahlukat haline de getirir. Churchill örneğindeki gibi. Bilgi yüktür. Eğer bir maymun maymun olduğu için aşağılandığını bilse yine maymun olmak ister miydi? İşte bu da kompleks düşüncenin negatif yönlerinden birisi. Belki de bu yüzden, yüzeysel akıl sahipleri kendilerini çok sever ve egoya sahiplerdir. Kim bilir? Aynı konuyla alakalı sevgili Hayyam'ın düşüncelerini alta bırakıyorum.

Akılla bir konuşmam oldu dün gece 
Sana soracaklarım var dedim 
Sen ki her bilginin temelisin bana yol göstermelisin 
...
Bu zorbalar ne biçim adamlar dedim
Kurt, köpek, çakal, makal dedi
Ne dersin bu adamlara dedim
Yüreksizler, kafasızlar, soysuzlar dedi.

Saluté.




27 Kasım 2020 Cuma

Sonbahar

 Hayata dair ne varsa seni yoluma çıkardı 
Aklım sende kalsa yeterdi 
Üstelik tepeden tırnağa hasrette kaldım 
Kasımın ortasında anne oldum 
Üç yavruya bir de Müjgan’a 
Evde bir curcuna 
Kendimi düşünmek pek gelmiyor bu sıralar aklıma 
Nihayetinde gece olunca bazen 
Kadın olduğum geliyor aklıma 

Delirmenin yanında limon oluyorum ıhlamuruna

Limondan kediye, yapraktan ayvaya 

Her sonbahar şiir yazılır vuslata 

Seni bulamadım bu mevsim 

Nasipse kışa aşkı tesadüfün

Ayva tatlısı kadar kırmızı bir kış olsun seni bulduğum gün 

Kışa bir kala yirmi üç pek bedbaht bir sayı 

Henüz aşkla karşılaşmamışlar için 

Kedili ve çaylı kadın olmaya bir yaş daha yakınım.

Delirmek kadar yakın

Aşık olmak kadar uzağım 

Gözlerinin sadece beni görmesi kadar uzak 

Sen kadar yakınım

14 Kasım 2020 Cumartesi

ıslak şiir

sokaklar ıslak kaldırım taşları 
geçtiğin yollar bastığın toprak
içtiğin su ıslak 
dudağının değdiği dudak 
döktüğün şirin diller ıslak 
bahçedeki sarı gül 
evin önünde yonca serili sedir ıslak 
kol gezer yalnızlık şafak sökmemişken
gönlüne batan diken ıslak 
aydın gün gözyaşıyla
mavi gök yağmurla 
içim sana kavuşmayla hep ıslak 
acımazsızlık saf tutmuş 
garip bir kimsesizliği var da 
böyle gaddar olmak öğrenilir mi 
bilinmeli ki yalana inanmak bir intihap
göz gözü görmez belki gökyüzü körken 
ama kalp görmeyince ne yapsın,
göz de yalan söyleyen diller de.
affetmek bizden 
şükür ıslak güle ve de gözlere 
insan üzülünce bazı şeylere 
bitmek bilmeyen uzun gecelerce
pek üzülesi kalmıyor  öyle her şeye  
anlamak bir lanet gözünden insanı 
geç de olsa duyabilmek 
kafasının içinde olanları 
anın karmaşasında ne varsa belirsiz
kalmaz bitmeyen gecenin sonunda kimsesiz 
yargılamak olmaz anlatanı 
eğer ki inanan da en alasından söylüyorsa yalanı
dudak dudak üstüne kalp akla 
aklımız şu sıralar hep ıslak 
mazallah kalbimiz kuruysa karşılıklı 
ıslanmamız gökle ve geceyle
niyeyse kaçınılmaz








10 Kasım 2020 Salı

misafir

 serçeler hiç yalnız uçuşmaz 

leylaklar hiç yalnız açmaz

yağmur yalnız yağmaz

yıldızlar tek başına parlamaz sandın 

yarım sandın belki kendini 

tek başına olmayı eksiklik sandın 

halbuki sen tam tamına tamdın 

halbuki sen zaten hiç yarım olmadın 

yuvana sığamadın belki 

belki de evin yok sandın 

eve varmayı da tamamlanmak sandın 

kapıyı çalınca açanın olacak 

hoşgeldinin hediyen olacak sandın 

eve varışı son bildin yolun bitti sandın

yol bitsin diye de ömrünü harcadın 

insan tek başına yarım değil ki 

tüm hayatını yolda,

diğer yarısını arayarak geçirsin 

yaşanılmış tüm değersizlikler 

hüzünler ve eksikler 

dönüştüğünde kendi evine ve barkına 

sen kendin olacaksın 

gelenler ise sadece misafir 

girmek ve çıkmamak üzerine düşünüyorum

yaz çıktı bak günler kısalıyor  güneş yüzümüze değil  sırtımıza sinsice gülüyor artık geç kalmak alnımızın yazısı seni tanımak yollarda yaşl...