sevdiğin ve sevmediğin her şeyle
en çok da kendinle
diplomatik bir çözümü yok kendinle yaptığın savaşın
tıpkı Normandiya yolunda ölüme gitmek gibi
sonu yok ama yürümek de onur meselesi
kristal buzun altında yatan kendi cansız bedenine bakıyorsun
ıslak bir kayanın üstüne tünemiş it gibi titrerken
bağırabilirsin sesin duyulur
koca Normandiya ovası elbet duyulur
ama anlaşılmak için bağırmak ne alçakça
gururuna nasıl yedireceksin
böyle sınanır insan
içindeki çığlık atan kendiyle,
anlaşılmak için susan özüyle
sonunda kaybolan kelimelerinin ve düşüncelerinin gerçekliğinden emin olmayarak
sınanıyorsun
kendi kendine kocaman bir soru işaretisin
büyük devrimin kalbindeki dördüncü cumhuriyet gibisin
ismin ne güzel ne hür ne kutlu
ama gel de bak için nasıl kapkara bir tiranlık altında kıvranmakta
nasıl dersin kalbine
ekmek yoksa pasta ye
sevgi diye yalana dolana bir de yılana sarılırken
sırtını kimseye yaslayamazsın
her yerin soylu bir avamlıkla çevrili
kendini onlarla gizleyemezsin de
sınanmak böyle işte
onlara dönemezsin kendine bile bakmadığın yüzünü
senin içindeki muharebe onların varlığından daha büyük
ama biliyorum sonsuz bir yalnızlığın içine sürüklenmek de en büyük korkun
düşe kalka ve inatla içinde tuttuğun ümidi
onların acizliğinde söndürme
yalnızlık bundan daha erdemli
bu memleket meselesi gibi değil
memleket meselesinde ölüm kutsal
kahraman olursun adına türkü yazarlar
bir cepheye ismini verir senin için savaşırlar
ama sınanmak o kadar kolay değil
bitmeyecek bir dava bu
sonunda açlıktan ölmek de var
ölüm döşeğinde elini tutacak kimsenin olmaması da
davan var ama isyan edemezsin
her isyan devrim değildir
ihtilal kalbe yararlı
irticaya boyun eğmek ise
kalbin isyanıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder