29 Eylül 2020 Salı

ihtilal

 sınanmak, yaşamla; ölümle

sevdiğin ve sevmediğin her şeyle 

en çok da kendinle 

diplomatik bir çözümü yok kendinle yaptığın savaşın

tıpkı Normandiya yolunda ölüme gitmek gibi

sonu yok ama yürümek de onur meselesi 

kristal buzun altında yatan kendi cansız bedenine bakıyorsun

ıslak bir kayanın üstüne tünemiş it gibi titrerken 

bağırabilirsin sesin duyulur 

koca Normandiya ovası elbet duyulur 

ama anlaşılmak için bağırmak ne alçakça 

gururuna nasıl yedireceksin 

böyle sınanır insan 

içindeki çığlık atan kendiyle,

anlaşılmak için susan özüyle

sonunda kaybolan kelimelerinin ve düşüncelerinin gerçekliğinden emin olmayarak 

sınanıyorsun

kendi kendine kocaman bir soru işaretisin 

büyük devrimin kalbindeki dördüncü cumhuriyet gibisin

ismin ne güzel ne hür ne kutlu 

ama gel de bak için nasıl kapkara bir tiranlık altında kıvranmakta 

nasıl dersin kalbine 

ekmek yoksa pasta ye 

sevgi diye yalana dolana bir de yılana sarılırken 

sırtını kimseye yaslayamazsın 

her yerin soylu bir avamlıkla çevrili 

kendini onlarla gizleyemezsin de 

sınanmak böyle işte

onlara dönemezsin kendine bile bakmadığın yüzünü 

senin içindeki muharebe onların varlığından daha büyük 

ama biliyorum sonsuz bir yalnızlığın içine sürüklenmek de en büyük korkun 

düşe kalka ve inatla içinde tuttuğun ümidi

onların acizliğinde söndürme 

yalnızlık bundan daha erdemli 

bu memleket meselesi gibi değil 

memleket meselesinde ölüm kutsal 

kahraman olursun adına türkü yazarlar 

bir cepheye ismini verir senin için savaşırlar 

ama sınanmak o kadar kolay değil

bitmeyecek bir dava bu 

sonunda açlıktan ölmek de var 

ölüm döşeğinde elini tutacak kimsenin olmaması da

davan var ama isyan edemezsin 

her isyan devrim değildir 

ihtilal kalbe yararlı 

irticaya boyun eğmek ise 

kalbin isyanıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

girmek ve çıkmamak üzerine düşünüyorum

yaz çıktı bak günler kısalıyor  güneş yüzümüze değil  sırtımıza sinsice gülüyor artık geç kalmak alnımızın yazısı seni tanımak yollarda yaşl...