sudan vazolar havada asılı kaldığında,
tomurcuklanması tam 65 günmüş,
kesip koparması da demir parmaklıkların arkasında tam 35 gün,
yaramaz bir arı tam göğsünden vurduğunda zavallı şakayığı
ölmesi nerden baksan 10 gününden arta kalanmış
elleri kanlı arının koşarak gidişi evine,
raskolnikovun koşuşundan halliceymiş
azca sarhoş çokça delirirmiş gibi,
orhan veli'nin yüksek kaldırımdan pıt diye fosiptik çukurunda bulması gibi kendini,
az buçuk muzice, çokça da salakçaymış
altı köşeli karanlık, kanla ve balla çevrelenmiş bir çukurda,
nedametten kafayı yiyecekmiş,
kederden kanamak mümkün mü?
peki ya pişmanlıktan?
öyleyse neden hiç azalmamış arının ellerindeki kan?
üstelik ölü bir serçeninki gibi siyaha çalan tanıdık bir renk de değilmiş,
canlı mı canlı hatta göz bile alıcı bir kırmızılıkla parlayan,
kanı şakayığın.
nasıl ki raskolnikov teslim olduysa hiç farkında bile olmadan
veyahut bilerek ve isteyerek ama bir yandan da kaçarak
arı, kendine çeki düzen vermiş,
son kez ömrü boyunca rengine ve kokusuna aşık kalacağı kurbanına bakmaya gitmiş,
gel gör ki bugün 11. günmüş,
şakayıktan arda kalan sadece arının içindeki,
kanla bezeli anılarıymış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder